<body><script type="text/javascript"> function setAttributeOnload(object, attribute, val) { if(window.addEventListener) { window.addEventListener('load', function(){ object[attribute] = val; }, false); } else { window.attachEvent('onload', function(){ object[attribute] = val; }); } } </script> <div id="navbar-iframe-container"></div> <script type="text/javascript" src="https://apis.google.com/js/platform.js"></script> <script type="text/javascript"> gapi.load("gapi.iframes:gapi.iframes.style.bubble", function() { if (gapi.iframes && gapi.iframes.getContext) { gapi.iframes.getContext().openChild({ url: 'https://www.blogger.com/navbar.g?targetBlogID\x3d13199864\x26blogName\x3dH2Osfer\x26publishMode\x3dPUBLISH_MODE_BLOGSPOT\x26navbarType\x3dBLUE\x26layoutType\x3dCLASSIC\x26searchRoot\x3dhttps://hikio.blogspot.com/search\x26blogLocale\x3dtr\x26v\x3d2\x26homepageUrl\x3dhttp://hikio.blogspot.com/\x26vt\x3d57485670787837765', where: document.getElementById("navbar-iframe-container"), id: "navbar-iframe" }); } }); </script>

Cuma, Temmuz 08, 2005

Blogtrix ya da Blog tricks!


Sokağın başında bekleyen mafya tipli adamlar var. Adamımız onlara doğru yaklaşıyor, aralarında bir süre konuşuyorlar. Daha sonra konuşma tartışmaya oradan da kavgaya dönüşüyor. En sonunda adamımız çeteden birisi tarafından bıçaklanıyor ve son nefesini vermek üzereyken herşey bulanıklaşıyor ve az sonra aynı sahneler tekrarlanıyor, bu böylece sonsuza kadar gidiyor.

Bu hikaye, hayata bakışı değiştiren romanlar serisinin, James Redfield' e ait, Dokuz Kehanet'in devamı olan Onuncu Kehanet isimli romanından aklımda kalan bir kısım. Kitabın kahramanının, bir kişinin ölüm sonrası hayatına tanıklık ettiği bölüm. Adamımız öldükten sonra dünyada edindiği tecrübelerden elde ettiği birikim ile bedensiz hayatta kendi dünyasını yaratıp onun içinde yaşamaya başlıyor. Ancak dünyada edindiği tecrübeler ve enerji, onun hayatının sona erdiğini anlamasına yetecek düzeyde olmadığı için o bu durumu reddedip sürekli kötü senaryolar ve bir kısır döngü içerisinde tabiri caizse cehennem azabı çekiyor.

Yani biraz daha temelinden anlatacak olursak; kitaba göre insan bu dünyada edindiği tecrübeler (ya da kitapta dendiği şekliyle enerji) sayesinde öldükten sonraki hayatını belirliyor. Yeterli enerji düzeyine ulaşmış bir şekilde öldüyse olanların farkına varıyor ve özgür bir ruh olarak cenneti yaşıyor. Yok ulaşamamışsa halen dünyada edindiği saplantıların gölgesinde, kendi yarattığı dünyalarda dolanıp duruyor sonsuza kadar ve acı çekiyor.

Her zaman etkileyici bulduğum bu düşünce şeklini günümüz dünyasına da uygulayabilir miyiz acaba? Özellikle de internet sonrası değişmeye başlayan dünyamıza. Haydi durumu daha da basitleştirip güncelleştirelim. Bu kendi dünyasını yaratma durumunu bloglarla özdeşleştiremez miyiz? Sürekli kendimizden birşeyler koyuyoruz, görünüşünü sürekli istediğimiz şekilde değiştiriyoruz. Kendi dünyamızı yaratma isteği değil midir bu?

Aslında insanın her zaman yapmaya çalıştığı bu değil mi? İnternet ya da günlük hayatta sürekli kendi doğru bulduğu şeyleri başkalarına anlatma telaşında değil mi? Başkalarına kendini beğendirme, takdir görme arzusu değil mi çoğu zaman hareketlerimizi belirleyen. Her zaman yapamıyor bunu insanoğlu gerçek hayatta ama burada bir imkan var işte. Kimseden gelecek bir şikayet veya tehdit olmadan kendi dünyasını yaratabilme imkanı.

Matrixteki süper hain, kötü, kalleş karakterimiz Cypher, kahramanlarımızı satmak için Agent Smith ile matrixteki lokantada pazarlık yaparken ne diyordu? "Bu bifteğin gerçek olmadığını biliyorum. Onu ağzıma attığımda beynime onu tattığıma dair sinyallerin yollanacağını ve bu yapay duygudan zevk alacağımı biliyorum. Ama yine de ben bunu seviyorum ve matrixte yaşamak istiyorum." Tam böyle değil tabi. Doğrusunu isteyenler resime tıklayabilir ama buna çıkan birşeyler söylüyordu. Sonuçta insanoğlu zevk aldığı duyuları algılamayı seviyor. Gerçek ya da sahte.

İleride belki birgün bu makinelerle daha yakın münasebetlerde bulunabileceğiz. Bedenimiz ile onlar arasında ortak bir dil oluşturup gerekli teknolojileri geliştirecek, onlarla haberleştirebileceğiz ve bu sayede artık düşlerimizi kontrol edebileceğiz. Bu mümkün olduğu zaman insanoğlu artık istekli rüya görmeye başlayacak. Belki matrix biraz farklı da olsa gerçek olacak. Kendi matrixlerimizi kendimiz yaratıp, kendi isteğimizle ona bağlanacak ve kendi yarattığımız dünyalarımızda yaşayacağız. Bedenimiz bağlı olduğumuz makineler tarafından organik açıdan mükemmel denecek şekilde beslenirken, bedenimizin sebep olduğu kısıtlanmışlıktan kurtulan beynimiz her zaman hayalini kurduğu zevki sürecek. Kimsenin çalışmak veya para kazanmak gibi bir derdi olmayacak. Kimimiz karayipler misali cennet köşelerinde sürdürecek hayatını, kimimiz hayallerindeki kadın veya erkeklerle zamanda kaybolacak.

Sonra bir gün birisi gerçekle yüzleşmekten bıkacak ve uyuyan insanların bir daha uyanamamasını sağlayacak bir kod yazacak. Kendisi dahil herkesi ideal yaşamlarında özgür bırakacak bir daha uyanamamak üzere ve bizi bugünkü hayatımıza getirecek. Yaratıcı belki de o olacak kimbilir?

Blogtrix ya da Blog tricks. İşte bütün mesele.

3 Yorum:

At 10/7/05 00:47, Blogger elegy said...

Hocam insanlarda hep şu soru var sanki ben kimim ne yapıyorum yapacağım vs…enteresan olan taraf bu soruların yüzyıllar boyu hep süregelmesi (kendi doğrularımdanmı bahsediyorum yoksa gerçekmi bilemem) …nedir amaç….amaç öze dönme isteğimi acaba onun çırpınışımı …bazen mantıklı şeylerin yapılması bazen sadece yapılsın olur mantığı bu süreci kapsıyormu acep…..görüş: ölümden sonra bu soruların bi mantığının kalmayacağı….zaten ölmüş olacağın… zevkler …istekler …yaratmak….insan olsa idi bunları yapan ölmekte olmazdı zamanda mantıkta…sorular olmazdı….devam edecek..sanırım

 
At 11/7/05 22:32, Blogger eren said...

Şimdi şöyle söylemek lazım hocam. O sorular insanlarda her zaman var olacaktır katılıyorum. Benim görüşüm bunları çok derin düşünen kişilerin kafayı yiyeceğidir (çok teknik olmadı biliyorum). Ölümden sonra birşeyin önemi kalmayacağı görüşü insanı iki tarafa da sürükleyebilir. Yani ulan zaten ölecem niye bekliyorum hemen öleyim ya da ulan madem ölecem o zaman dibine kadar alayım şu hayatın tadını da öyle öleyim. İnsanın seçeneğini belirleyenin ise hayattan aldığı zevk olması kuvvetle muhtemek bu durumda. Gerçi iletiden uzaklaştık biraz. Konu bununla ilgili değildi ama olsun bu tarafa da gidebiliriz mahsuru yok.

Senin getirdiğin yer buraya kadarmış o yüzden ben de bir sonuca bağlamadan bırakıyorum yazıyı. Devamını bekliyoruz heyecan ve galeyanla.

 
At 14/8/05 21:43, Blogger eren said...

Yine farklı bir boyut getirdin konuya helal olsun diyorum.

Ah şu 5 duyu. Var mı öteniz?

 

Yorum Gönder

<< Home

Creative Commons License
This work is licensed under a
Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivs 2.5 License.